MISIR HURGADHA SHARM DALIŞ HAZİRAN 2024

 


MISIR HURGHADA-SHARM EL SHEIK DALIŞ GEZİ NOTLARI                      (15-22 HAZİRAN 2024
)

 

Neredeyse on yıl olmuş Mısır’da dalışa gitmeyeli. Araya pandemi girdi. Mısır Devlet Başkanı Sisi ile bizim cumhurbaşkanı restleştiler, Mısır’dan vize almak zorlaştı. Haluk gittikten sonra Mısır’a gitmeye yüreğim elvermedi. O oldu bu oldu derken on yıl geçip gitmiş.

Evşen ile bayramda dalışa gidelim, öyle çok uzağa gitmeyelim derken bizim Exit Turizmin, tekne konaklamalı Hurghada – Sharm El Sheik arası gidip gelmeli tur düzenlediğini öğrendik. Hemen Aydın Kışınbay’ı arayıp iki kişi olarak yazıldık, parasını ödedik.

Geziye bir ay kala annem düşerek kalçasını kırdı. Ben tura gidemem herhalde diyerek Ankara’dan İzmir’e geldim. Gelirken de ne olur olur ne olmaz diyerek pasaport ile dalış çantasını yanıma aldım. Annemin durumu normal seyrine girdi. Evde bana ihtiyaç kalmayınca geziye gideyim bari deyip, İzmir’den İstanbul’a geldim. Evşen ile “Gidiyoruz, valla gidiyoruz” diyerek kendi kendimize sevindik.

15 Haziran 2024 Cumartesi

Sabah hafif bir kahvaltı yaparak dalış malzemelerini arabaya yüklüyoruz. Arabayı havaalanının otoparkına bırakacağız. Seyahat süremiz daha kısa olmasına rağmen on beş günlük hava alanı otopark aboneliği taksi ile gidip gelmekten daha ucuza geliyor.

Havaalanında arabayı otoparka bırakıp, minimum abonelik bedelini peşin ödüyoruz. Çantalarımızı alarak İstanbul hava limanının keşmekeşine giriyoruz.

Mısır Hava Yolları ile 14:20’de Kahire’ye doğru havalanıyoruz. Uçaktaki ikram ile karnımızı doyuruyor, 9:15’de Kahire’ye varıyoruz. Havaalanında ki bankadan 25 USD karşılığında vize pulu alıyor, pasaporttan geçiyoruz.

21:15’de gene Mısır Hava Yolları ile 45 dakikalık yolculuktan sonra Hurgadha havaalanına iniyoruz. Çantalarımızı iç hatlardan almak üzere diğer bölüme geçmek için epeyce bekledikten sonra bagaj bandının olduğu bölüme geçiyoruz. Herkes eşyalarını aldıktan sonra dışarı çıkıyoruz ki cehennem bir sıcak bizi karşılıyor. Evşen, “Haziran’da Mısır’a gelmek kimin fikriydi?” diye çemkiriyor. Hiç üzerime alınmıyorum. Suyun altına indik miydi, dediklerinin hükmü kalmaz nasıl olsa.

Otobüs ile bir saate yakın yolculuk yaptıktan sonra 24:00 da Hurgadha Limanı’na giriyoruz. Teknemiz limanın sonunda. Tekneyi gördüğümüzde çok şaşırıyoruz. Şimdiye kadar gittiklerimiz tekneyse bu ne, bu tekneyse bundan öncekiler ne?  Bir hafta boyunca 22 kişilik grubumuzu misafir edecek ECLIPSE teknesi ve personeli ile böylece tanışıyoruz.

 
Hoş geldin içkilerini aldıktan sonra, çantaları boşaltarak eşyalarımızı kutulara yerleştiriyoruz. Şimdiye kadar plastik sepetlere koymuştuk. Burada iki bölmeli ahşap sabit kutular var. Tüpün malzememize bağlanmasını da  hemen yanı başımızda bekleyen personel hallediyor. Kuru eşyalar içinde oda adı yazan raflar ve raflarda şarj için prizler var. Öyle kafana göre eşya koymak yok. Ekipmanlar hazırlanırken, dalış bilgisayarımın pili bitiyor. Olacak iş mi bu? Ayşegül, kardeşinin bilgisayarını yedek olarak getirmiş, bana veriyor. Pembe kayışlı, çok afili bir bilgisayara kavuşuyorum.Sağ olasın Ayşegül. 

Dalış çantalarını açarken bir başka arkadaş feryat ediyor, dalış patiklerinin ikisi de sağ ayak için. İki çift patikten bir çiftini kontrol etmeden çantaya atmış gelmiş. Sol ayağına da sağ patiği giyiyor. O da oldu.

Tekne üç katlı, güvertede  güneşlenme alanı ve jakuzi var. İkinci katta, beş kamara, toplantı salonu ve açık salon. Giriş katında dalış platformu, dalış malzemelerinin olduğu kısım, kapalı salon ve restoran var. Bir alt katta da diğer kamaralar var. Kamaraların isimleri de Moon, Jupiter. Venus, Mercury  diye gidiyor. Gezegenlerin adını vermişler.

Biz Evşen ile ikinci kattayız. Kamaraya girince dolaplar gözümüze küçük görünüyor. Bu kadar lüks teknede bunu beklemiyorduk. Evşen ile her koşula ayak uydurduğumuz için hemen organize oluyoruz. Sen valizi buraya aç, ben eşyayı buraya koyayım, aaa iki adette çekmece varmış daha ne diyerek yerleşiyoruz. Çekmece de can yeleği, bornoz ve bolca havlu var. Banyo kısmında ise el havluları, şampuan, krem ne ararsan var.

Yerleşirken ben de bir tuhaflık olduğunu fark ediyorum. Bir anda nerden geldik? Niye geldik? Midem bulanıyor derken anlıyoruz ki beni tekne tuttu. Hemen dramamin alıp sırt üstü yatıyorum. Yarım saat sonra bulantı geçiyor ve uykuya dalıyorum.

Dramamin de sadece kulak burun boğaz doktorları tarafından yazılan reçeteli ilaç. Gelirken hastaneden randevular alarak, doktora derdimi anlatarak, (Doktor bu yaşta dalmak ha  bravo diyerek iyi bir şey mi söyledi kötü bir şey mi söyledi belli değil) bin bir zahmet ile temin ettim. Mısır’da reçetesiz satılıyormuş; dönüşte almalı.

16 Haziran 2024 Pazar

Teknemiz biz uyurken limandan ayrılmış. Uykum zaten ağır, bir de ilaç alınca teknenin hareket ettiğinden haberim olmamış.

Teknede kahvaltı açık büfe. Personel etrafımızda pervane, hemen çaylarımızı getiriyorlar. Kahvaltıdan sonra, bizim kattaki salonda toplanıyoruz. Salonda dev bir ekranda brifing veriliyor. Neredeyse bir saat tekne tanıtılıyor, dalış kuralları anlatılıyor, dalış sigortası olmayanların isimleri alınıp; 20 EURO karşılığında dalış sigortası yapılıyor. Dalış rehberleri tanıtılıyor. Ahmed dalış liderlerinin lideri konumunda, Hüssam hem enine hem boyuna yüzü her daim gülen biri. İçlerinde en geç olanı da Adam. Gruplar belli oluyor, bizim grubun lideri genç ve yakışıklı Adam.

Kızıl Deniz bizi bekliyor. İlk dalışı  Sha’ab El Eng’de yapacağız. Bu arada Sha’ab resif demekmiş.   Uzun zamandır dalmayanları da düşünerek kolay bir parkur seçilmiş.

Heredot bu denize Erytraean Denizi demiş Belki de mitolojik kral Erytras’a atfen böyle isimlendirmiş. Antik Yunan’da Erytras Kızıl Anlamına geliyormuş. Yani KızılDeniz’in isim babası bizim Heredot’muş. Denize kırmızı rengi veren ise etrafındaki dağlarda ki demir oksit.

Hepimiz tekneden atlıyoruz. 15 metre derinlikte dolaşıyoruz. Kızıl Deniz her zamanki ahalisi ile bize hoş geldin diyor. Palyaço balıkları (Nemo),kaya balığı (Stonefish), vatoz(stingray), papağan balığı (parrot fish), kelebek balıkları (butterfly fish),afiş balıkları( banner fish, moorish idol) ve koca kafalı bir müren. Mercanları ve popülasyonu ile resif çok canlı. Bir saat kadar gezindikten sonra çıkışta SMB-Deko balonlarımızı test ediyor ve dalışı bitiriyoruz.

Öğle yemeğinden sonra gene brifing veriliyor. Daha önceki dalış turlarında rehberler ellerinde naylon poşet içinde kartona yapıştırılmış bir resim üzerinden açıklama yapar, buradan dalıp buradan çıkacağız haydi yallah deyip daldırırlardı. Burada işler öyle değil. Uzun uzun ekran üzerinde anlatılıyor. Dalmadan dalmış kadar oluyorsun.  Abu Nuhas’da  Giannis D batığına dalınacak. Ghannis D 1983 yılında batmış, 99.5 metre uzunluğunda 16 metre genişliğinde Japon gemisiymiş.

Suya indiğimizde gemiyi  30 metrede yan yatmış vaziyette görüyoruz. Baş kısmı duruyor, arkası dağılmış. Yarasa balıkları (batfish) hoş geldin diyor. Geminin baş kısmından giriyor, makine dairesinde geziniyoruz. Su altındaki canlılar gemiyi ince ince kaplamışlar, Kendilerine  yer yurt edinmişler. 


 

Teknemiz Sha’ab Mahmoud’a geliyor. Gece dalışı için fazla müşteri çıkmıyor. Beş kişi talip oluyor. Ben dalış lideri ile body oluyorum. Gece dalışının dalış rehberi Hüssam. Fenerlerimizi alıp suyun altına iniyoruz. Beacon Rock’da (Ateş Kayaları) aslan balıkları (lion fish) avlanmaya çıkmış, Bol bol müren görüyoruz. Mavi beyaz renkli balon balığı (pufferfish) fenerin ışığına şaşkın şaşkın bakıyor, tetik balığı (trigger fish) kavga mı ediyor, karnını mı doyuruyor bilinmez her zaman ki sinirli haliyle mercandan bir şeyler koparıp duruyor. Gece dalışı, adı üzerinde öyle derine dalıp, uzun uzadıya kalınmıyor. 12 metrede yarım saat dolanıp çıkıyoruz.

Bizim katta ki açık alanda, açık büfe hazırlamışlar, mangal yapılıyor. Bir çeşit hoş geldin yemeği veriliyor. Sebze çeşidiyle, tatlı çeşitleriyle her şey mükemmel görünüyor. Daha önceki dalışlardan birbirini tanıyanların yanı sıra yeni gelenlerle de  tanışılıyor. Kızıldeniz’de çok hoş bir akşam yemeği yeniyor.

17 Haziran Pazartesi

Teknede ki askeri düzen başladı. Sabah 5:30 da kalkıyoruz. Saat 6:00 da brifing var. Evşen uykusunu alamamış, “Ben gelmiyorum, balıklara selam söyle” diyor. Tam vaktinde brifing başlıyor. Dunraven Batığı bir diğer adıyla Ateş Batığı’na dalacağız. Ateş Batığı demelerinin nedeni, gemi batarken gemide yangın çıkmış. Çarptığı resifin adı da Ateş Resif’i zaten. Gemi batarken ters dönmüş, altı üstüne gelmiş. 1876 yılında batmış  İngiliz gemisiymiş.

Batık 30 metre derinlikte, içine girip biraz dolaşıyoruz. Daha sonra akıntı da resif dalışı devam ediyor. Makine ile fotoğraf çekmeyi bırakıp bol bol video çekiyorum. Akıntı şaryo vazifesi görüyor. Envaiçeşit balon balıkları, müren, rengarenk balık sürüleri. Sudan çıktığımızda bizi Zodyak ile toplayıp tekneye götürüyorlar.

 

Kahvaltıdan sonra teknemiz hareket ediyor, Ras Muhammed Milli Parkı’nda Shark&Yolanda dalış bölgesine geliyoruz. 10:30 da ikinci brifing başlıyor. Akıntıda resif dalışı olacak. Resiften beş metre ötesinde derinlik 750 metreymiş. Aşağısı dalış ekipmanları mezarlığıymış. Malzeme düşüren  arkasından el salla yapıyor. Güzel güzel suya iniyoruz. Yarım saat geçiyor, benim entegre ağırlık yerinden çıkıp düşüyor. Bir sonraki grubun lideri Ahmet ağırlığı bulmuş. Evşen ağırlığı Ahmet’den alıyor  ama üç kilo fazlalık ile lönk diye dibe çöküyor. Rehber gidip ağırlığı Evşen’in elinden alıyor. Ben balon gibi havalanmışım ağırlık olmayınca, deko meko hak getire. Zodyak hemen üzerimde, zodyaka çıkıyorum. Evşen’de çıkıp geliyor. Canım badim, her şey kontrol altındaydı, dalışa devam edebilirdi. Ben çıktım diye o da çıkıyor. Badilik budur. Neyse ki benim malzeme, az ötedeki derinliğe gitmedi. Yemekte, diğer gruptaki arkadaşımız fotoğraf makinasının  elinden kaydığını söylüyor. Düşüşünü gözleri ile görmüş. Derin mavilik makinesine mezar olmuş.

Öğlen yemeğinden sonra, üçüncü dalış için 15:00 da brifing başlıyor. Bu sefer aynı bölgedeki Anemon City’den dalışa başlanacak. Hasan, akıl veriyor. “Ağırlıkların birer kilosunu yeleğin sırt cebine koy, sağlı sollu ikişer kilo olur, ağırlık düşünce iki kilo eksilmiş olursun, balon gibi patlamazsın” diyor. İyi fikir. Dediğini yapıyorum.

Zodyakdan atlayarak resife iniyoruz. Tek boynuzlu gergedan balığı (Unicornfish) sürüsüne denk geliyoruz. Yüzlerce unicornfish  bir arada. Bir ikisi de merak edip objektife yaklaşıyor. Muhteşem bir görüntü. Benim ağırlık bu sefer fotoğraf çekerken Ayşegül’ün önüne düşüyor. Ayşegül ağırlığı alıp bana veriyor. Hasan’ın yöntemi işe yarıyor. Bu sefer havalanmıyorum. Yeleği boşaltıp, kuma diz üstü çöküyorum. Rehber Ağırlığı alıp  cebime koyuyor. İyi akıl. Sağ cebimde deko balonu, sol cebimde ağırlık. Bundan sonra benim dalışlar böyle.

Dalışa devam ediyoruz.   Turna balıkları (jack fish) sürü halinde ikişerli gruplar halinde. Balıkların  biri siyah diğeri gümüş rengi. Aman tanrım bunlar çiftleşiyorlar. Çiftleşirken erkek balık kararıyor. Tam çıkarken uzaktan Napolyon balığı geçiyor. Bu kadar debelenmeye havam bitiyor. Evşen’in hava problemi yok. Evşen’den hava otlanarak dalışı tamamlıyorum.

Teknede keyif yaparken, teknenin solundan sağından yunuslar beliriyor. Yüzüyorlar, sıçrıyorlar. Daha sonra da hareket halindeki başka bir teknenin peşine takılıp gidiyorlar.

Tekne hareket ediyor. Tiran Adaları’na (Tiran Islands) demir atıyoruz. Gece dalışına gidecekler hazır olsun deniyor. Gene beş kişiyiz. Bu sefer dalış rehberi, bizim grubun rehberi Adam. Suyun altı o kadar karanlık değil. Tam bir alacakaranlık dalışı. Ortalıkta kimseler yok. Kumların üzerinde Keşiş Yengecini ( Hermit Crab) görüyoruz. Etrafını sarıp inceliyoruz. Mavi renkli yengecin gözleri de mavi. Yan yan bir o yana gidiyor bir bu yana gidiyor. Epey bir hayvanla oynuyoruz. Başka bir şey göremeden çıkıyoruz. Olsun güzeldi.

 

18 Haziran 2024 Salı

Tiran Island, bir adalar grubu. En büyüğü Gordon Reef, en küçüğü Thomas Reef,  ince uzun Woodhouse Reef ve güzeller güzeli Jackson Reef.

Sabah ilk dalış Jackson Reef’e yapılıyor. Bu sefer Napolyon balığı daha yakınımızdan geçiyor. İlk defa uzun burunlu şahin balığı görüyorum. (Longnose hawkfish). Yelpaze mercanları (Gorgonion Coral),

balık sürüleri ile Kızıldeniz muhteşem .

 

İkinci dalışı Woodhouse Reef’e yapıyoruz. Diğer gruptaki arkadaşımız Aslı ağırlığını unutmuş, zodyakta oturuyor. Ağırlığını veriyorlar. O da bizim gruba dahil oluyor. İlk gün ben fotoğrafçılarla dalmam deyip bizim gruptan diğer gruba geçmişti. Şimdi bizle dalacak. “Büyük konuştum” diyerek kendiyle dalga geçiyor. Aslı dalış yeleğini yenilemiş, yeni yeleği ile yüzerliğini ayarlamakta zorlanıyor. Rehber yardımcı olmaya çalışıyor. Benim gene havam azalıyor. Evşen sağ olsun, takviye kuvvet yetişiyor. Daha önceki yıllarda dalışlar 45 dakikayı geçmiyordu. Burada bir saati geçiriyorlar. Öyle olunca benim havam yetmiyor.

Üçüncü dalışta Gorgonionların altında dev bir müren kafasını çıkarmış bize bakıyor. İyice yanaşarak video çekiyorum. Ağzını açmış, kardinal balıkları ağzına girip çıkıyor. Bizim koca kafa, kardinal balıklarını diş fırçası olarak kullanıyor.


Dalışlardan sonra denizde yüzüyoruz. Günler sonra tenimize deniz suyu değiyor. Üzerimizdeki kıyafetlerle denize girmiş gibi olmuyorsun ki. Biz yüzerken tekneden el ediyorlar. Kaptan Bekri, “Sharm’a hareket edelim, yarın temiz temiz Ras Muhammed’de dalışlarınızı yaparsınız” diyormuş. Sudan çıkıyoruz. Tekne bir saatlik yolculuktan sonra Sharm El Sheik’e varıyor.

Sharm Arapçada derin yara demekmiş. Buralar bir zamanlar yüzünde derin bir yara izi olan şeyhe aitmiş. O nedenle bu isimle anılıyormuş. Şehir karşımızda ama karaya çıkmamız yasakmış. Buranın statüsü özelmiş. Denizden gelenler için ayrı işlem yapılıyormuş. Hurgadha’nın güvenliği donanma tarafından sağlanırken, Sharm’ın korumasını kendine ait güvenlik örgütü tarafından sağlanıyormuş. Yani Sharm’ın statüsü özelmiş.

Daha önce birçok defa Sharm’a gelmiştim. Eski Şehri, Namabay’ı tekrar görmek isterdim. Ne yapalım uzaktan otellere bakıp, onların müziğini dinleyeceğiz.





Akşam yemeğinde aşçımızın özel sunumu var. Avakado yatağında karides ve somon füme. Yemekler çok lezzetli, herkes kilo alıp döneceğiz diye endişeleniyor.

Akşam yemeğinden sonra güvertede muhabbet var. Bir yandan da Türkiye-Gürcistan maçı seyrediliyor diğer yandan parasailing yapanlar seyrediliyor. Türkiye 3-1 kazanınca herkes çok seviniyor.

 19 Haziran 2024 Çarşamba

Benim havamın erken bitmesi, sonunda Evşen’i isyan ettiriyor. 12lik tank yerine 15’lik tank almamı söylüyor. Sabah ilk iş rehberlere  tüpümü değiştirmelerini söylüyorum. Personel koşturuyor, tüp değişiyor. Allah allah 15’lik tüp daha tombul olmalıydı, ebadı aynı. “Değiştirdiniz mi?” diyorum. “Evet” diyorlar. Sabahın köründe o hengamede çokta üstüne düşmüyorum.

İlk dalış, Ras Muhammed’de Ras Um Sid bölgesinde. Burası akvaryum gibi. Bir anda barakuda sürüsü beliriyor. Uzun uzun video çekiyorum. Hatta barakudaların peşine unicorn takılıyor, o da videoya giriyor. Orfoz familyasından gruperlar mavili kırmızılı dolanıyorlar. Hele çatal kuyruk etrafımda dolanıp duruyor. 32 metrelerde dolanıp 48 dakikada zodyaka çıkıyorum. Tüp işe yaradı galiba. İyi ki değiştirmişim. Bu seferde Evşen’in maskesi su alıyor. Ben de ki yedek maskeyi veriyorum. Bu dalışlardaki komün hallerimize bayılıyorum. Herkes de bir şeyin yedeği var. Kimse yarı yolda kalmıyor. 

İkinci dalış, gene Ras Muhammed’de Jack Fish Alley’de. Çok güzel bir  reef dalışı olacağı söyleniyor. İçinde mağara dalışı da var. Mağaranın 4 metrede ki ağzından girip, 10 Metredeki diğer ağzından çıkıyoruz. Reef’in etrafında minik balık sürüleri var. Sanırım üreme alanlarına geldik. O kadar çok minik balık var ki göz gözü görmüyor. Bir o yana bir bu yana sürü halinde hareket edip duruyorlar. Red sea banner balıkları her zamanki gibi çift olarak geziyorlar ve bizi görünce birbirlerini kolluyorlar. Birkaç dev deniz tarağını (giant clam) kapanmadan lacivert lacivert yakalıyor, fotoğraflarını çekiyorum. Picasso balığı da arzı endam ediyor.


Üçüncü dalış için brifing bir saatten fazla sürüyor. Thistlegorm batığına dalınacak. Batığı öyle bir anlatıyorlar ki, geminin gelmişini geçmişini, içinde neresinde ne var ıcığını cıcığını bırakmıyorlar.Dalmış kadar oluyorsun. Hani dalmasan da olur.

Bugün geminin etrafında dolaşacağız. Thistlegorm 126,5 metre boyunda İkinci Dünya Savaşı esnasında Alman bombardıman uçakları tarafından Ekim 1941’de batırılmış İngiliz gemisi. Thistlegorm her  dalıcının rüyası, dalıcıların Mekkesi. 30 Metre derinlikte, ortadan ikiye bölünmüş, arka kısmı dağılmış, ön kısmı nispeten iyi durumda öylece duruyor. Batık 1956 yılında  Kaptan Cousteau tarafından keşfedilmiş.

Gemi İngiltere’den kalkmış, Süveyş Kanalı’nı geçmiş, Güney Afrika’ya silah, mühimmat götürüyormuş. Alman uçakları Queen Mary gemisini batırdıklarını sanıyorlarmış. Oysa Thistlegorm’u batırarak daha büyük zarar vermişler. Gemide tanklar var, kamyonlar, motosikletler, bomba yapmaya yarayan mühimmat, hatta iki adet lokomotif bile var.

Dalışa başlıyoruz. Bizim teknenin bağlandığı ipi takip ederek aşağıya iniyoruz. Etrafta bizden başka dört beş tekne daha var. Onların ipleri de aynı yere bağlı. Gemiye ulaştıktan sonra etrafında dolanıyoruz. Bu benim dördüncü defa Thistlegorm’a gelişim. Ha bire Kabe’ye giden hacılar gibi ben de buraya gelip duruyorum. Dalış normal seyrinde devam ediyor ve deko yapıp çıkıyoruz. Bizim gruptan bir arkadaş çıktıktan sonra dalış liderini paralıyor. Sesler yükseliyor. Hatun erken çıktık diye bas bas bağırıyor. Rehberde “Git başkasıyla dal” diyerek restini çekiyor.

Teknede keyif yaparken, diğer teknelerden Zodyakların belli bir yere doğru hareket ettiğini görüyoruz. Yunuslar varmış. İsteyen varsa Zodyak kaldıracaklar. Zaten mayolarımız içimizde, paleti maskeyi kapan zodyaka biniyor. Gittiğimizde hakikaten yunusları görüyoruz. Çift çift geziyorlar. Tüpsüz olunca, şnorkel borumu da nasılsa kaybettiğimden maske ile nefesim ne kadar yeterse o kadar video çekiyorum.



Akşam yemeği için oturduğumuzda bizim hatun bitmiş gitmiş dalış için tatava yapmaya başlıyor. Yemek masasında sus diyene çemkiriyor, bir dinle diyene çemkiriyor. Bir de asap bozucu ses tonu var ki insanın sinirlerini tel tel geriyor. Aydın’a tüm grupların kaç metre, kaç dakika ve çıkış havasını yazıldığı tabloyu gösteriyoruz. Erken çıktık diye ortalığı ayağa kaldıran hatunun aşağıda en fazla kalanlar arasında olduğu görülüyor. Aydın tabloyu hatuna göstermiş, bu seferde koştur koştur dalış yaptık, fotoğraf çekemedim diye tutturmuş. Millet eğlenmeye keyif almaya gelmiş, kadında ki hırs hepimizin gözünü korkutuyor.

20 Haziran 2024 Perşembe

Sabah ilk dalış gene Thistlegorm’a. Aydın havam erken bitiyor diye beni başka gruba veriyor. Bunun üzerine gruptaki diğer iki arkadaşta benimle dalmak istiyor. Evşen’de bu tarafa geçince; Aydın, hatun ile badisini alarak üç kişilik grup halinde inmeye karar veriyor. Biz de kendi rehberimizle aşağı ineceğiz. Rehber benim için yanına yedek tüp alıyor. Gruptaki arkadaşlarımın ve rehberin tavrı çok hoşuma gidiyor. O kadar duygulanıyorum ki ağlayacağım.

Batığın içine giriyoruz. Kamyonları, motosikletleri ne varne yok görüyoruz. Rehber, batığın girip çıkılmadık yerini bırakmıyor. Batıkta ki silahların ilk defa farkına varıyorum. Çıkışa geçtiğimizde derin de de çok kaldığımızdan uzun süre deko yapacağız. Havam azalıyor. Caanım rehberim yedek tüpten ahtapotu uzatıyor. Güzel güzel dekomuzu da yapıyoruz. Evşen dokuz dakika deko yaptığını söylüyor. Kızım ne yaptın sen öyle? Bizim grup, 59 dakikada dalışı tamamlıyoruz. Dün erken çıktık diye tozu dumana katan hatungiller 45 dakika kalmışlar. Eeee ne oldu şimdi? Kimeydi bu tafra?

Teknemiz hareket ediyor. Gubal Island’a gidiyoruz. İkinci dalışı Barge batığına yapıyoruz. Barge batığı sadece iskeleti kalmış büyükçe bir kayık. 13 metrelerde kumun üzerinde bizi bekliyor. Batıkta yok yok. Burada kadrolu olan iki adet müren varmış. Rehberler ad takmışlar. George ve Georgia diye. Biz, küçük olanı görüyoruz. “Kocan nerde kız? “diye takılıyoruz. Çeşit çeşit stonefish, rengarenk balıklar. Batığın yakınındaki resifte sadece burada görünen limon balıklarını görüyoruz. Minicik sarı balıklar o kadar güzeller ki.  Ömrümde ilk defa bir dalış 73 dakika sürüyor.


Tekneye önce ben çıkıyorum. Bizim grup arkamdan gelmiyor. Az sonra Evşen çıkıyor. “Dargun ağabey yok, rehber ile Hasan onu arıyor” diyor. Dargun ağabey ile benim ekipmanlarım yan yana. “Evşen, Dargun ağabeyin yeleği, elbisesi yerinde,sudan çıkmış “ diyorum. Aşağıya haber gidiyor. Hasan çıkıyor. “20 Bar hava ile çıktım, Dargun abi son nefesimi senin için aldım” diye bağırıyor. Meğer Dargun ağabey öbür grubun peşine takılıp onlarla çıkmış. Hasan’da fotoğraf çekiyormuş. Bir anda badisini gözden kaybetmiş. Neyse heyecan yaşadığımız ile kalıyoruz.

Üçüncü dalış için isteyen tekrar batığa dalsın ama bu dalış rehbersiz olur, isteyen de bir başka resife dalınacak oraya gelsin deniyor. Gidecekleri resif akıntılı ve sıkıntılı görünüyor.  Ben batığa dalmayı tercih ediyorum. Dilşat ile badi oluyoruz. Tekneden atlayarak batığa gidiyoruz. Bizden sonra diğer resife gidecek grup batığa geliyor. Dilşat’ın eşi Murat ile daha birkaç kişi batıkta kalıp, resife gitmiyorlar.

Georgia’yı gene görüyoruz. Batığın dışında da George var. Aman allahım o kafa ne öyle. Kafası da gövdesi de kocaman bir müren. Saklandığı kayada sadece gövdesinin bir kısmı görünmüyor, Kafa ortada, kuyruk ortada. Müreni bırakıp;  palyaço balıkları ile oynuyoruz. Stone fishleri detaylı olarak inceliyoruz.

Biz Dilşat ile ikimizde de on beşlik tüp var diye lay lay lom gezerken benim hava gene azalıyor. Dilşat’ı eşine teslim edip tekneye çıkıyorum. 56 dakika kalmışım, 15’lik tüp biraz daha dayanmalıydı.

Bizden sonra çıkanlar o koca müreni açıkta yakalayıp videosunu çekmişler. Demek ki hayvan sindiği yerde kendini emniyette hissetmedi, yeni bir sığınak aramaya çıktı.

Gece dalışı Barge batığına yapılacakmış. Yok artık, ben bu sefer pas geçiyorum. İki kere daldım Barge’ye, gecesi de kusur kalsın.

Sabah akşam dramamin içmekten uyur gezer gibiyim. Herkes bira şarap içerken dramamin ile etkileşir diye korkumdan sadece su ve kola içiyorum. Dalış elbisesini çekiştirmekten parmaklarım yara olmuş. Bazı tırnaklarım etinden  ayrıldı ayrılacak, kan oturmuş. Patiğimin birisinin çekiştirmekten arkası koptu kopacak, çekecek ile giyebiliyorum. Çekiştirirken de ellerim ayrı acıyor. Evşen ile hasar tespiti yapıyoruz. Gerek tekneye çıkarken, gerekse de zodyaka çıkarken vurmadık yerimiz kalmamış, her tarafımız mosmor. Milletin de bizden kalır yeri yok, hepimiz telef olmuş vaziyetteyiz ama ne gam bu iş çok zevkli yaaa.

21 Haziran 2024 Cuma

Bugün erkenden bir dalış yapacağız. Vücuttaki azotu atıp uçağa binebilmemiz için en az 24 saat gerekiyor. Dalış rehberine “Bugünkü dalış kolay olacağa benziyor, on beşlik tüpü on ikilik tüp ile değiştirirmisiniz?”  diyorum. Tüpü değiştirmeye geldiklerinde benim tüpün on ikilik olduğunu söylüyorlar. Tüpü değiştirdiklerinde, tüpte arıza var sanıp, 12lik çıkarıp gene 12lik takmışlar. Gözümüzün önünde tüp değişti çünki. Ben iki gündür on beşlik tank var nasıl olsa diye lay lom  dolanıp durmuşum. 73 dakika su altında kalmışım. Tüm bunları 12’lik tüple mi yapmışım? Herkes plasebo etkisi diyor. Onbeşlik tüpüm var diye rahatlamışım demek ki. Thistlegorm’da rehberin yedek tüpüne de on ikilik tüp ile daldığım için muhtaç olmuşum.

Neyse son dalışı Sha’ab El Euf’da yapıyoruz. İner inmez bizi yunus karşılıyor. Kadrolu galiba, Show yapıp duruyor. Ahtapotu videoya alıyorum. Stingray, müren, palyaço balıkları, hatta fulya balığı (Eagle Ray) bile görüyoruz. Kırmızı top gibi bir şey var. Aaaa çilli kurbağa balığı (Freckled frogfish). Son dalış tam bir Kızıldeniz güzellemesi oluyor. Elveda güzellikler, bir daha ne zaman gelirim kim bilir? Umarım bozulmadan, dağılmadan bu güzellikler kalıcı olur.


Sudan çıktıktan sonra malzemeleri sudan geçirip, kurumaya bırakıyoruz. Kurutmak lazım yoksa uçak için belirlenen kiloyu ucu ucuna yakalamıştık, ağırlığı tutturamayız.

Dalışlar bitti biraz teknenin keyfini çıkaralım diyoruz. Bazı arkadaşlar denizde yüzüyor. Birden bir bağrış çağrış oluyor. Teknedeki personel, yüzenlere whale shark (balina köpek balığı) diye bağırıyor. Yüzenler şaka sanıyor. Şaka falan değil, ciddi ciddi  yavru balina köpek balığı (whale shark) teknenin etrafında dolanıyor. Yavru uzaklaşırken paletini, maskesini, fotoğraf makinesini kapan zodyaka atlıyor. Hayvanı takip ediyorlar. Zodyak duruyor, atlıyorlar, olmadı tekrar geriye binip aranıyorlar.  Sonunda tekneye dönüyorlar. Hepsi çok mutlu, İçlerinde ilk defa gören var. Çok da güzel fotoğraflarını çekmişler. Görmediğimiz bir whal shark kalmıştı, onu da gördük tamam oldu.




Akşam için teknede mi yoksa dışarda mı yemek yensin oylaması yapılıyor, hepimiz teknede yemeyi tercih ediyoruz. Akşama kadar teknede vakit geçiriyoruz. Dışarısı çok sıcak, o nedenle klimalı salonlara yayılıyoruz.

Akşam yemeğinden sonra marinada dolaşmaya çıkıyoruz. Eczaneden ilaç alıyoruz. Dalış malzemeleri satan dükkanda uygun fiyata patik buluyoruz. Evşen hem maskesini hem patiklerini, ben de patiklerimi yeniliyorum. Marinanın dışına çıkıp Hurgadha’yı gezelim diyoruz. Eskiden Hurgadha çarşısından çok keyif alırdık. Hatta tişört satan bir esnafla da ahbap olmuştuk. Ana caddeye çıkmak için ara sokaklardan geçmek gerekiyor. Ara sokaklar gözümüze tekin görünmüyor. İki kadın Mısır sokaklarında askılı elbiseler ile şansımızı zorlamayalım diyerek geri dönüyoruz. Marina’da oturup bir şeyler içelim diyoruz. Hava o kadar sıcak ki. Aman aman tekneye gidelim deyip tekneye dönüyoruz. Eşyalarımızı topluyoruz, yarın erken kalkacağız.

22 Haziran 2024 Cumartesi

Sabah otobüs geliyor. Teknedekiler ile vedalaşıyoruz. Hurgadha hava alanına gidiyoruz. Mısır Hava Yolları ile önce Kahire’ye uçuyoruz. Kahire hava alanında beş saat kadar kalacağız. Aydın, Ayşegül ve Hasan beni Evşen’i ve Dargun ağabey’i Longe’da ağırlıyorlar. Longe’da rahat koltuğu bulunca ben uçak saatine kadar uyuyorum. Dostlar sağ olsun.

Rahat bir yolculuktan sonra İstanbul’a varıyoruz. Alanda herkes birbiriyle vedalaşıyor. Evşen ile otoparktan arabayı alarak eve dönüyoruz.

Çok keyifli, eğlenceli bir gezinin sonuna daha geldik. Aydın Kışınbay ve Exit Turizm üst kategoride bir organizasyon ile kalitesini konuşturdu.  Dostluklar pekişti, yeni dostluklar kuruldu. Gençler ile bizde gençleştik. Her şey rüya gibiydi.

Feryal BEKDİK

Haziran 2024 ANKARA

 

 

 

 



Yorumlar

  1. Arkadaşım yürekten kutluyorum.Bu kadar zor aksiyonları Selçuk'a gidip çöpşiş yemek seviyesinde gerçekleştirip yazıyorsunya ,bin bravo.

    YanıtlaSil
  2. Feryal ama ya muhtesem yazmissin... ne güzel bir günlük olmus. gezi ve dalislar nasildi diye soranlara, feryalce'de oku diyecegim. Bayildim. ve olay ne olay, "Feryal 15'lik ile daldigini zannederken bütün turu 12'lik ile bitirdi" :) Demek 12'lik ile oluyormus :) Yeni gezilerde bir araya gelmeyi ve yeniden budy olmayi diliyorum, ama bu sefer 15'lik tüp ile :) Sevgiler (hemsehirlin) Dilsat

    YanıtlaSil
  3. Teşekkür ediyorum, görmüş kadar oldum.
    Mehmet ERSİVRİ

    YanıtlaSil
  4. Tebrikler Feryal hanım.Ben de bir zamanlar sukuba yaptım. Ama sıkıntılarını görünce dal.aktan vazgeçtim.Ama anlatımınızla o üçüncü boyut olan su altını anlatımınızla yaşadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Feryal tebrik ederim.Dalış yeteneğinin olduğunu bilmiyordum.Anılarını çok güzel, hiç bir ayrıntıyı atlamadan yazmışsın. Bu yaşta bu enerji helal olsun

      Sil
  5. Harika bir gezi olmuş sen de çok güzel aktarmışsın. Keyifli nice dalışlara.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AH LENİN AH

POLONYA GEZİ NOTLARI-1 (24-29NİSAN 2014)