SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ 22 GÜN 22 GECE

 


SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ 22 GÜN 22 GECE

GEZİ NOTLARI 20 NİSAN 2024

ODTÜ İnşaat Mühendisliği’nden sınıf arkadaşlarımla buluştuğumuz sırada, sohbet esnasında arkadaşımız Hakan  POTA derneğinden bahsetti. POTA, Polatlı Derneği Tarihi Alanlar Tanıtım Merkeziymiş. Bu dernek, şimdilerde vakıf olmuş, Sakarya Meydan Muharebesi’nin yapıldığı alanları ve şehitlikleri gezdiriyormuş. Bir de Albay Kadim Koç’dan bahsetti. Kadim Albay emekli olmasına rağmen gönüllüler ile birlikte hala mevzileri tespit ediyor, şehitleri bulmaya çalışıyorlarmış. Hani Vatan, Millet, Sakarya denir ya, bu gurup bu vatanı bize hediye eden şehitlerimize borcumuzdur deyip yeni şehitlikleri arayıp duruyorlarmış.

Her toplantı da Hakan’a ne zaman gidiyoruz diye sızlanmaya başladım. Sıcaklar geçsin, kış geçsin derken araya pandemi girdi, pandemiden sonra milletin toparlanması vakit aldı. Bu yıl artık adını koyalım diyerek 20 Nisan’da karar kıldık. Bizim İnşaattan altı kişiden başka hevesli çıkmadı. Hakan’ın çevresi geniş. Gezi severler, doğa severler, THBT derken bir midibüsü dolduracak kişiyi toparladı.

Sabahleyin erkenden ODTÜ Vişnelik’de buluştuk. Midibüs 29 kişilik. Son dakika gelenler, gelemeyenler derken tam yirmi dokuz kişi ile saat 8:00 da Haymana’ya doğru yola çıktık. Bir kişi daha gelse oturacak yer yok..

Haymana’da Kadim Albay ve Pota Derneği üyeleri ile buluşuyoruz. Bize Sakarya savaşı Hakkında kısaca bilgi veriyor. Sakarya Meydan Muharebesi, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönetiminde, 23 Ağustos 1921 tarihinde başlayıp, 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri’nin batısına atılmasıyla sona ermiş. Bu muharebe, dünya harp tarihine “en uzun meydan muharebesi”, Türk İstiklal Harbi tarihine de “subay muharebesi” olarak geçmiş.

Sakarya Meydan MuharebesiAtatürk tarafından çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelen Melhame-i Kübra ifadesi ile anılan, Türk Kurtuluş Savaşı'nın önemli kilometre taşlarından biri. Aralıksız 22 gün 22 gece sürmüş . Dile kolay, kayıtlı olarak 5.713 şehidimiz ,18.000 den fazlada kayıp insanımız var.

İlk durağımız Haymana’nın içindeki Şehit Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Şehitliği. Binbaşı Hüseyin Avni Bey, 42. Giresun Gönüllü Alayı’nın komutanıymış. Kendisi aynı zamanda Giresun milislerinin başı Topal Osman’ı yetiştirmiş, yiğit bir subay, 28 Ağustos’ta Mangal Dağı Gökgöz mevkiinde göğüs göğüse çarpışmalarda yaralanmış ve kaldırıldığı Haymana Hastanesinde 30 Ağustos 1921 günü şehit düşmüş. Şehitlikte Haymana Hastanesi’nde vefat eden 200 şehitle birlikte yatmakta.

Şehitlikten sonra Haymana Müzesi’ni geziyoruz. Müze’de savaşın gün gün seyri anlatılmış. Hangi tümen nereden gelmiş, hangi tümen nereye gitmiş,  dijital olarak görüyorsun. Odanın birinde pano yapmışlar, küçük küçük döner kutular var. Kutunun bir yüzeyinde soru diğer yüzünde sorunun cevabı var. Cumhuriyet Tarihinin tüm önemli olayları ile ilgili soru ve cevapları burada bulabiliyorsun.

Müze eskiden Ermeni kilisesiyken, savaş sırasında hastane, daha sonrada Çaldağ ilkokulu olarak hizmet görmüş, şimdi ise Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı Haymana Ziyaretçi Tanıtım Merkezi.

Kışla Hastanesi Şehitliği’ne gidiyoruz. Yunan Ordusu’nun Sakarya Meydan Muharebesi’nde taarruz stratejisi Türk savunma hattını güneyden kuşatmak ve Demirözü Vadisi’nden cepheyi yarmak üzerine kurulmuş. Bu nedenle Mangal Dağı’nın doğusunda kuzeye doğru 5.,9. Ve 13. Tümenler’den oluşan 2. Kolordu (36.000 asker) ile Demirözü Vadisi’nden yarma amacıyla taarruz etmişler.

Yunan 1.Kolordusu’nun 1.,12. ve 2.Tümenleri ele geçirdikleri Mangal Dağı’na yaslanarak Demirözü Vadisi’ni bütün güçleri ile zorlamışlar. Türbetepe’de Miralay Sıtkı (Üke) nin 9. Ve sağındaki İkiztepeler’de Miralay Şükrü Naili(Gökberk) ‘in 15.Tümenleri cansiperane savunma yaparak tutunmayı başarmışlar.

25 Ağustos 1921 günü, gördüğü tehlikeyi Grup Karargahı’na ileten ihtiyattaki 3.Kafkas Tümeni’nin komutanı Yarbay Halit (Akmansü) Bey bir cevap alamayınca inisiyatif kullanmak zorunda kalmış. Demirözü Vadisi boyunca ilerlemeye başlayan düşmanı süngü hücumuyla Taburoğlu Yaylası’na kadar geri sürmüş.

Sakarya Meydan Muharebesi içinde “Gedikli Muharebeleri” olarak adlandırılan bu kanlı süreçte 3.Kafkas Tümeni Türk Ordusu’na yeniden tertiplenerek cephe düzeltmesi yapmak için çok değerli bir gün kazandırmış. Kışla Hastanesi Şehitliği’nde Gedikli Muharebeleri’nde yaralanarak  sahra hastanesine getirilen ve  burada şehit olan 3.Kafkas Tümeni ile 57. Tümen’den 50 ila 100 kadar şehit bulunmaktaymış.

Gedikli’yi sağımızda bırakarak yola devam ediyoruz. Uzaktan Türbetepe mevzileri görülüyor. Türbetepe önemli bir mevki. 26 Ağustos günü Türbetepe düştüğünde Gazi Mustafa Kemal “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafa vardır o satıh bütün vatandır” diye başlayan emrini vermiş.

Demirözü vadisinde, Demirözü deresini geçiyoruz. Kirazdere köyünü geride bırakıyoruz ve savaşın başladığı Mangal Dağı’na varıyoruz.

Mangal dağı Şehitliği’nin kitabesinde, “Takviyeli 1.Yunan Tümeni 23 Ağustos 1921 öğle saatlerinde şiddetli fırtınayı da arkasına alarak Mangal Dağı’nın güney ve güneybatı yamaçlarına saldırıya başlamıştır” diye yazmakta.

Bizim 5.Tümen’e göz açtırmayan fırtına nedeniyle, çok ağır zayiat vererek geriye çekilmişiz. Bu geri çekilmeye Başkomutan Mustafa Kemal şiddetli tepki göstermiş ve bunun üzerine ihtiyatta bulunan 1.Grup emrindeki 4.Tümen’e, Binbaşı Hüseyin Avni Bey komutasındaki 42.nci Alay’ ve Topal Osman komutasındaki Giresun gönüllü milislerinden oluşan 47. Alay’a Mangal Dağı’nın güney ve doğusuna  hareket emri verilmiş.

Göğüs göğüse kahramanca çarpışan askerlerimiz 10 Eylül Cumartesi günü Mangal Dağı’nı geri almış. Çarpışma o kadar şiddetli olmuş ki, 190. Alay’dan kimse kalmamış. Savaşmaya gelen erler de eğitim talim hak getire. Savaşmayı savaşırken öğreniyorlar. Öyle olunca da rütbeli subaylar öne düşmek zorunda kalıyorlar. 13 subaydan iki kişi kalıyor. 1000 den fazla askerimizi burada şehit vermişiz. Şehit olan Mehmetlerin 63’ü bu şehitlikte yatmaktaymış.

Şehitliğin yakınında piknik alanı var. Arabadan indiğimizde kuvvetli bir rüzgar ile karşılaşıyoruz. Askerlerimizi zorlayan fırtınayı biraz olsun hissetmemiz için rüzgar esiyor da esiyor. Getirmiş olduğumuz kumanyaları, kekleri, börekleri çıkarıyoruz. Pota derneği de kendi arabaları ile bizi takip ediyor ve çay ile su dağıtıyor.

Arabaya bindiğimizde yağmur başlıyor. İkiztepeler mevzilerini arabada görüşümüzü engelleyen yağmur damlaları arasından görmeye çalışıyoruz. Tarihi alandaki taş ocağına hayretle bakıyoruz.

İnler Köyü’nden geçiyoruz. Köy adını buradaki mağaralardan almış. Mağaraların önüne evler yapılmış. Mağaralar da, ahır ya da kiler olarak kullanılıyormuş. İnler köyü 12 Ağustos 1921’de cepheyi gezerken Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın attan düşerek kaburgalarının kırıldığı köy. Paşa’nın bu köye her zaman sempatisi olmuş. Cumhuriyette sonra ilk karma eğitime bu köyde geçilmiş.

Gazitepe’ye gidiyoruz. Buranın da ilginç bir hikayesi var. Yunan karargahı Uzunbeyli köyünde kurulmuş. Yunan Kumandanı Papulas ve Yunan Kralı Konstantin’in oğlu prens George’da bu karargahtaymış. Bizim ordunun süvari alayları Yunan ordusunun arkasından akınlar düzenleyip düşmana zayiat verdirmekteymiş.

27 Ağustos 1921 günü Albay Fahrettin Altay komutasındaki üç Süvari Alayı Uzunbeyli Köyü’ndeki karargaha baskına gidiyorlar. Baskına giderken Fahrettin Bey ateşleniyor ve sıtmaya yakalandığı anlaşılıyor. Yola devam etmesine izin verilmiyor. İki saat dinlenip yola devam etmesi söyleniyor. Gün doğmadan baskın yapılması lazım. Fahrettin Bey komutayı devrediyor. İki saat sonra yola çıkar onlara yetişirim diye düşünüyor. Gel gör ki kılavuzun yolu şaşırması ile bizim süvariler yolu kaybediyor, tekrar yolu bulana kadar iki saat geçiyor. Tüm bunlar olurken gün doğuyor ve düşman uyanıyor. Baskın çatışmaya dönüşüyor.

Bu arada Fahrettin Bey’e başka bir yere takviye için gitmesi emrediliyor. O da çatışmayı bırakıp, süvarileri ile emredilen yere gidiyor. Böylece Uzunbeyli köyünde bulunan General,Albay, Prens George  esir düşmekten kurtuluyorlar. Bunun üzerine Yunanlılar karargahı Uzunbeyli’den Gazitepe’ye taşıyorlar.  

Savaştan sonra Fahrettin Bey  (Altay) köye uğradığında, köylülerden buranın Yunan ordusunun başkomutanlık karargâhı olduğunu öğrenmiş. Düşünsenize baskın gerçekleşip karargahtakiler esir alınsa belki savaş bitecek. Kader işte.

Mevzilerde hala mermi, kama türü savaş artıkları bulunabiliyormuş. Gazitepe’de ki görevli, Kadim Albay’a iki adet mermi teslim ediyor.

Ilıcaözü vadisinde ilerliyoruz. Çılgın Türkler’in yazarı Turgut Özakman burası için “Mor menekşeli Ilıcaözü vadisi kan revan oldu” diye yazmış. Vadinin bir tarafında Türkler bir yanında Yunanlılar, karşı karşı dururken, kapışmışlar ve kan gövdeyi götürmüş.

Ilıcalı köyünden geçiyoruz. Ilıcalı kadınlar, geceleri 15. Tümenin  şehitlerini kağnılarla taşımış ve köyün mezarlığına gömmüşler. Ağustos sıcağında cesetler kokmasın, şehitlerimiz ortada kalmasın diye canla başla çalışmışlar.

Ilıca köyünde bir de balıklı göl var. Savaş sırasında balıklar yok olmuş. Savaştan sonra balıklar yeniden ortaya çıktıklarında bazı balıkların benekleri olduğu görülmüş. Köylü bu balıklara “Gazi Balıklar “ demekteymiş.

Yolumuza Toydemir’den geçiyor. Burası Tatar köyüymüş. Sakarya Meydan Muharebesi esnasında savaşan askerler Cumhuriyetten sonra soyadı kanunu çıktığında savaştıkları yerlerin adlarını soyadı olarak almışlar. 5. Kafkas Tümeni komutanı Cemil Celal Toydemir’de bunlara örnek gösterilmekte. Uzaktan Karatepe’yi görüyoruz. Bu sivri tepede 1.200 askerimizi şehit vermişiz.

Bazı köyler ise savaşta gerek İngilizler ve Yunanlılar gerekse de padişahın hilafet ordusunun yaptığı kara propaganda nedeniyle askerlerimize çok kötü davranmışlar. Yenimehmetli ve Kaltaklı köyü ahalisi askerimize su bile vermemiş. Kaltaklı köyünün günümüzdeki adı da Ataköy olmuş. Şaka gibi. Savaş sadece düşmana karşı verilmemiş ki, içimizdeki hainler, isyancılar da cabası. Ört ki ölem.

Yıldız dağı solumuzda kalıyor. Metinlerini Turgut Özakman’ın yazdığı Kurtuluş dizisi bu dağda çekilmiş. Velidede tepesi ve Beştepeler arasındaki Sakarya Köyü’ne varıyoruz. “Halide Edip Adıvar ve Kadın Kahramanlar Müzesi”ni geziyoruz.

Burası, Sakarya Meydan Muharebesinde Yunan ordusunun işgal esnasında ve muharebe sonrası çekilirken Haymana, Polatlı ve Sivrihisar bölgesindeki köylerde yapmış oldukları mezalimi incelemek üzere, savaş sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarafından kurulan, Halide Edip Adıvar, Yusuf Akçura ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ndan müteşekkil Yunan Mezalimini Araştırma Komisyonunun ofis olarak kullandığı evmiş. Aynı zamanda 12.Grup karargahı olarak da kullanılmış. Bugün ise Milli Mücadele’ye en az erkekler kadar katkıda bulunmuş Türk Kadını’nı onurlandırmak adına 2017 yılında tematik müze olarak düzenlenmiş.

Bahçesinde kağnı ile cephane taşıyan kadınlar, demir yolu raylarını onaran kadınlar, atıyla birlikte Fatma Seher Hanım (Kara Fatma)’ın canlandırılmaları var. İçerde ise, Tekalifi Milliye odasında çoraptan, erzaka kadar milletin teslimat yapması canlandırılmış. Bir diğer oda da Halide Hanım telefon başında. Onun yanındaki odada, Halide Edip Adıvar, Yusuf Akçura ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu Tetkik-i Mezalim Heyeti olarak görev başında.

Osman Töre’nin çocukları ve torunları binayı bağışlamışlar. Çok da iyi etmişler. Yüz yıl önceki tarihin canlı tutulmasına vesile olmuşlar.

Güneyden kuzeye doğru yaptığımız yolculuğun sonunda Polatlı’ya varıyoruz. Uzaktan gördüğümüz mevzileri bir de yakından görmek istiyoruz. Basrikale mevzine gidiyoruz.

31 Ağustos 1921’de Kartal Tepe düşman eline geçince Duatepe’deki Türk birlikleri çevrilme tehdidi karşısında Basrikaletepe’ye çekilmişler. Bu önemli arazi parçasını vermemek ve Polatlı istasyon (iskele) bölgesini korumak için defalarca muharebeler yaşanmış. Mevzi boydan boya hendek şeklinde gidiyor. Arada bir genişliyor, Makineli tüfek yerleriymiş. O kadar adam bu mevzilerde günlerce dayanmışlar. Asker su ister, yemek ister, tuvalet ihtiyacı var. Sürekli bomba, tüfek tarakası, yıkanmak yunmaktan hiç bahsetmiyorum. Evet savaş insanlık dışı, kirli politikaların kanlı sonucu, lanet olası bir şey. Mevzi boyunca yürürken içim ürperiyor, gözümün önünde binlerce asker, yüz yıl önceye gidip gidip geliyorum.

Sakarya Zafer Şehitleri Anıtı’na gidiyoruz. Anıt yüksekçe bir tepede sağlı sollu 22 adet beyaz sütundan oluşuyor. Sütunlar arasında yürüyoruz. Anıt, Sakarya Meydan Muharebesi’nde 22 gün 22 gece yaşanan sıkıntılı günleri ve Türk insanının fedakarlığını simgeliyor.

Sütunlar arasından uzakta Zafer tepe görülüyor. Zafertepe, Gazi Mustafa kemal Paşa’nın 10 Eylül’den itibaren karşı taarruz safhasını yönettiği yer. Kaburgaları kırık olduğu için ayakta durmakta zorlanmış ve savaşı oturarak yönetmiş. Elinde dürbünle otururken fotoğrafı bu tepede çekilmiş.

Anıtın sonunda çok güzel bir kadın, asker ve çocuktan oluşan heykel var. Heykelin önünde Kadim albayın komutu ile tüm şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunuyoruz. Alt kısımdaki müzeyi geziyoruz.

Son durağımız Pota derneği oluyor. Burası aynı zamanda çok güzel bir müze. Kadim Albay’ın yazmış olduğu kitaplardan satın alıyor, kendisine imzalatıyoruz. “Sakarya” adlı kitabı anında tükendiği için ben “Vatan! Millet!! Sakarya!!!” adlı kitabı alabiliyorum.

Binanın yan tarafında ki benzin istasyonunda ki “Çorba” adlı restoranda birer çorba içiyoruz. Akşama kadar üşüdük, yorulduk, neyse ki ıslanmadık, çorba iyi geliyor. Dönüş yolunda hepimiz duygu doluyuz.

Geziye vesile olan Hakan Bezirci arkadaşımıza ve bize dolu dolu tarihimizi yaşatan Emekli Albay Kadim Koç’a çok teşekkürler. Bugün güney cephesini adım adım gezdik. Bir daha ki sefere kuzey cephesinde buluşmak dileğiyle.

20 Nisan 2024

Ankara

 

 

 

 

 

Yorumlar

  1. Her zaman ki gibi çok güzel anlatmışsın, sağolasın, hala Osmanlı diyenler aklıma geliyor, çok kızıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Eline, diline sağlık.
    Bugünleri özgürce yaşamamıza imkan sağlayan Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi ve tüm kahramanlarımızı bir kez daha saygıyla anarken, POTA ve Kadim Albayımızı değerli çalışmaları ve ilgileri nedeniyle kutluyor, paylaşımın için teşekkür ediyoruz.
    İç Anadolumuzda yapmayı düşündüğümüz Frig Vadisi Turumuza ek olarak bu anlamlı ve değerli turu da mutlaka programa eklemeyi düşüneceğiz.

    YanıtlaSil
  3. Kalemine ve yüreğine sağlık yine. Ankara da doğmuş büyümüş biri olarak nedense yolumu hiç düşürmemişim, ilk fırsatta gelince.. 🤗🙏

    YanıtlaSil
  4. Billur Yılmaz21 Nisan 2024 11:48

    Feryalim yine kalemine ve yüreğine sağlık. Doğma büyğme Ankaralı olup hiç yolumu düşüremedim. İlk fırsatta gelince 😍👍🤝👏🏻💐

    YanıtlaSil
  5. Emeğine sağlık ablam… gelmiş kadar oldum.. bu vatanı bize hediye eden, Canım ATAM, ve Atam’la birlikte savaşan tüm şehit ve gazilerimizin RUHU ŞAD OLSUN.. onları hala daha olağanüstü bir çabayla bize aktarmaya çalışan tüm değerli insanlara da Selam, saygı, sevgilerimizle Teşekkürü borç biliriz… kalemine, emeğine sağlık.. KÜÇÜK TAVŞAN 🐰

    YanıtlaSil
  6. Bülent Sahin21 Nisan 2024 13:24

    Güzel bir gezi ve güzel bir yazı. Eline sağlık.
    Sakarya'nın neresi olduğunu görmüşsünüz. Keşke CHP GM.yöneticilerinden bir kaç kişi davet etseydiniz, onlar da öğrenirlerdi bu Sakarya'nın il Sakarya olmadığını.
    Eskişehir Kütahya geri çekimelerinin ardından yaşanan Bu muhabereler çok önemlidir. Savaşacak er kalmamış, komutanlar bizzat cephede gögüs göğüse savaşmışlar. O yüzden komutanlar savaşı da deniyor.

    YanıtlaSil
  7. Ercüment Koyuncu21 Nisan 2024 14:20

    Eline sağlık Feryal bu kadar ayrıntılı bilgiyi kısa sürede toparlayabilmişsin, duyamadıklarımı bile kaçırmamışsın, tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
  8. Feryal'cim başta bu geziyi organize eden Hakan Bey'e, ülkesine, ATASINA gönülden bağlı olduğuna emin olduğum Kadim Albay'a ve senin o güzel kalemine teşekkürü borç bilirim .Bu ülkenin egemenliği için dökülen kanlar, binlerce şehit ancak bu olayların geçtiği yerler ziyaret edilince daha çok anlaşılır olur kanımca.Sen de bunu çok güzel aktarmışsın.

    YanıtlaSil
  9. Çok güzel anlatmışsınız yüreğinize sağlık teşekkürler

    YanıtlaSil
  10. Emeğinize yüreğinize sağlık çok güzel bilgiler🇹🇷🇹🇷🇹🇷

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AH LENİN AH

POLONYA GEZİ NOTLARI-1 (24-29NİSAN 2014)

MISIR HURGADHA SHARM DALIŞ HAZİRAN 2024