YUNANİSTAN SAKIZ ADASI GEZİ NOTLARI
YUNANİSTAN SAKIZ ADASI GEZİ NOTLARI (10-13 AĞUSTOS 2023)
Sibel ile Özlem Yunan adalarına gitmeyi çok seviyorlar.
Fırsat buldukça da soluğu adalarda alıyorlar. Sibel telefonla aradı, yurt
dışından arkadaşları gelmiş, ona Sakız adasını gezdireceklermiş.” Özlem Taner
ile kalır, ben de senle kalırım, n’olur sen de gel” dedi. Benim Sakız’a daha
önce iki kere kalmalı, bir kerede günü birlik gitmişliğim var. Bir zamanlar
Shengen vizesini Yunanistan’dan aldığım için Yunanistan’a Sakız’dan girmek
kolayıma geliyordu. “Yok ben gelmeyim” desem de “Peki gelirim” diyene kadar da telefonu
kapatmadı.
10
Ağustos 2023 Perşembe
Öğleden sonra Sibel ve Özlem ile birlikte İzmir’den
Çeşme’ye doğru yola çıkıyoruz. Çeşme Dalyan’dan Taner’i alıyoruz. Çeşme
Limanı’ndan arabamızla birlikte Turyol’a ait feribota biniyor, yaklaşık 40
dakika sonra Sakız’a varıyoruz. Pasaport kuyruğu, arabanın işlem kuyruğu derken
akşam 10:00 civarı tüm işlemleri tamamlayarak, Mesta İskelesi’ne doğru yola
çıkıyoruz.
Sibellerin daha önceden ahbap olduğu Yanni’nin işlettiği
Papa Nikholais restorana gidiyoruz. Yanni aynı zamanda motel işletiyormuş. Bu
gece için odası yokmuş, yarın boşalacak iki odası varmış. Bu gece için
yakındaki tanıdığı otelde kalabilirmişiz. Yalnız boşta sadece bir oda varmış ve odada da iki kişilik iki
yatak varmış. Eh bir gece için dördümüz bir odada kalır, Sibel benimle, Özlem’de
Taner ile yatar, giyinip kuşanırken de birbirimizi
idare ederiz diyoruz.
Oda işi hallolduğuna göre yemek yiyebiliriz artık. Denizin
kenarında, balıkçı teknelerine nazır masamız kısa sürede donatılıyor. Uzo
istiyoruz. Barbayanni yokmuş, Plomari’de olsa olur diyoruz. O da yokmuş. Bu iki
uzo çeşidi Midilli adasında üretilen içkiler olduğundan satmıyorlarmış. Sakız
adasında üretilen Kazanisto varmış. Biz de Uzo olsun da ne olursa olsun havasındayız,
Kazanisto masaya geliyor.
Çok geçmeden, Feta peynirli Yunan salatası başta olmak
üzere mezeler geliyor. Uzo açılıyor. Kadeh kaldırılıp “Yassu” çekiliyor. Dört
değişik balık geliyor. Her birimiz, gözümüze kestirdiğimiz balığı alıp
tabağımıza koyuyoruz.
Neşe içinde yemek devam ederken, sağ kulak mememde kaşıntı
ve şişme oluyor, “Hay Allah sivrisinek soktu” diye düşünüyorum. Yemeğin sonuna
doğru sağ gözüm şişmeye başlıyor.
Yemekten sonra Kyra Argyro apart otele gidiyor, odaya
yerleşiyoruz. Gece uyuyunca bir şeyim kalmaz diye umut ediyorum. Bir yandan da
bu iş kötüye gitmese bari diye düşünüyorum. Bir ay kadar önce Danimarka dönüşü
İstanbul’da öyle bir alerjik durum yaşamıştım ki, Evşen beni üç kere acile
taşımıştı.
Yattıktan sonra boğazım şişmeye başlıyor. Sibel’e “Kalk
kızım bir hastane bulalım, ben iyi değilim” diyorum. Sibel ile giyinip aşağı iniyoruz.
Otelin sahibi hanım Arnavut ama Türkçe biliyor, ona durumu anlatıyoruz.
Mesta’da sağlık ocağı bile yokmuş, Pyrgi’ye gitmek gerekiyormuş. Kadıncağız
eşini uyandırıyor, eşi Theodosian apar topar bizi Pyrgi’ye götürmek üzere
hazırlanıyor.
Gecenin bir vakti, direksiyonda Sibel, rehberimiz
Theodosian ve Evşen ile Sibel’in başının
derdi, yenilerde alerji kraliçesi ben yola çıkıyoruz. Yollar virajlı, gecenin
kör karanlığında 22 km yolu 45 dakikada gidebiliyoruz. Nihayet Pyrgi Sağlık
Merkezi’ne varıyoruz. Hemşire kapıdan derdimizi dinliyor, yunanca konuşulduğu
için anlamıyoruz ama hemşire bizi içeri almayacak gibi.
İçeri gidip geliyor, parmaktan oksijen ölçümü yapıyor,
tekrar geri gidiyor, içerden birisi çıkıyor, hemşire tekrar kapıya geliyor,
maskemi takmamı istiyor, neyse ki yanımda maske var, maskeyi takıp doktorun
yanına gidiyorum. Sibel ile Theo dışarda kalıyorlar. E ben derdimi nasıl
anlatacağım şimdi.
Doktor çok tonton, şakacı, babacan bir kasaba doktoru
çıkıyor, İngilizcesi de iyi. Derdimi anlatıyorum. “Balıktan olabilir” diyor.
Yediğim balığın adını bilmediğim için bir şey diyemiyorum. Bilmediğim balığı
yemeyeceğim demek ki. Bir tane kortizonlu hap, bir tanede alerji için hap yutturuyor. İlacın etkisini görmek
için yarım saat misafirimizsiniz diyor.
Biz ilacın etkisini beklerken, mülteci sorunundan girip, Türk-Yunan
halklarının kardeşliğinden çıkıyoruz.
Politikacıların, kirli siyasetinden dem vuruyoruz. İnşaat Mühendisi olduğumu,
çalıştığım yerleri söyleyince adamın nezdinde bayağı havam oluyor. Boğazımın
şişi tamamen geçiyor, gözüm açılıyor, çok az kulak arkasında şiş kalıyor. Eh
artık gidebilirim.
Bizi sağlık ocağına almamak için direnen hemşire hanım,
doktor ve biz konuşurken konuşulanları anlamasa bile doktorun arada bir yaptığı
kısa açıklamalara sempatiyle gülümsüyor.
Reçetem yazılıyor. “Ne ödeyeceğim?” diye soruyorum. Bir şey ödemeniz gerekmiyor
diyorlar. “God bless greek healty system” (Allah Yunan Sağlık Sistemi’ne zeval
vermesin” diyerek ayrılıyorum.
Dışarda Sibel ve Theo beni beklemekten helak olmuşlar.
Neyse sonuca onlarda seviniyor. Tekrar bir 45 dakika yol giderek otele
varıyoruz. Özlem ve Taner’de uyumamış bizi beklemişler. İyi olmama
seviniyorlar, arttık yatabiliriz.
11
Ağustos 2023 Cuma
Sabahleyin Özlem, geç yattığımız için uyanamıyor. Sibel, Taner ben Pyrgi’ye gidiyoruz. Hem eczaneden ilaçlarımı alacağız hem de Taner’e Pyrgi’yi gezdireceğiz.
Pyrgi, daracık sokakları, korsan saldırılarına karşı
bitişik nizam inşa edilmiş, ortaçağ izleri taşıyan binaları ile çok hoş ve
renkli bir kasaba. Kasabaya girilen kapılardan biri olan Kato Porta’ya ait demir kapı şehri gezerken
bir binanın duvarında gözümüze çarpıyor. Kasabada ki bir evin bahçe duvarında tesadüfen bulunarak,
kasabanın yönetimi tarafından 2022 yılında restore ettirilerek ait olduğuna
inanılan yerde sergileniyor.
Evlerin dış cepheleri kisista adı verilen geometrik
süslemeler var. Siyah kum ve beyaz boya ile yapılan bu süslemeler hala ayakta.
Balkonlarda kurutulmak üzere asılmış domatesleri görüyoruz.
Eczaneden ilaçları alıyoruz, kasabayı geziyoruz. Bazı evler
yenilenmiş ve düz badana ile boyanmış. Geometrik desenli evlerin kıymetini
bilenler, düz badana ile boyayanlara ateş püskürüyorlar. “Kafa yok bunlarda”
diye kızgınlıklarını dile getiriyorlar. Haklılar, bu güzellik yok olmamalı.
Hediyelik eşya dükkanlarına girip çıkıyoruz. Kasabanın
meydanında ki ağaçların altındaki masalardan birine oturuyoruz. Nicolas I.MPRIS
pastanesinden aldığımız birer parça boğaca (bir çeşit kremalı tatlı börek) ve ıspanaklı böreği yiyoruz. Özlem sever diye
ona da birer parça paket yapıyoruz. (Meğer Özlem tuzlu olanı sevmiyormuş,
bilseydik hepsini boğaça alırdık)
Meydandaki geometrik desenlerle süslü Kato Panagia kilisesini dışardan fotoğraflıyoruz. Bu kadar Pyrgi yeter diyerek, Mesta İskelesi’nde ki otele dönüyoruz. Özlem ile Taner, Mesta’yı gezmeye gidiyorlar. Biz Sibel ile otelde kalıp biraz uyuyoruz.
Özlem ile Taner geldikten sonra, deniz girmek üzere sadece
yerel halkın bildiği Avlonia Plajı’na gidiyoruz. Koy muhteşem ama, geçtiğimiz
yıllarda mevcut olan kafe konteyner kapalı. Sadece şemsiye var, şezlong yok.
Kumsal yok, her yer taşlık. Sibel o
kadar övdüğü yerin bu halini görünce çok üzülüyor. “Boş ver” diyoruz. Maksat
denize girmek. Havluları taşların üzerine seriyor, denize giriyoruz. Rüzgar
karadan denize doğru esiyor. Deniz şahane, kristal gibi. Sibel kıyıda oturuyor.
Biz üçümüz doya doya yüzüyoruz.
Denizden sonra mayo değiştirmek için kabinler var, her
nasılsa, şemsiyeler ile birlikte onlarda kalmış. Labirent şeklinde yaptıkları
için kapıya gerek yok. Mayoyu değiştirirken diğer mayo, rüzgar, kabinin içinde
anafor yaptığı için uçup gidiyor. Bir koşu mayoyu yakalıyorum. Mayoyu
değiştirirken bu sefer terlik uçup gidiyor. Haydi onu da alıp getiriyorum.
Özlem’in mayoda uçmuş. Bir mayo değiştirmenin bu kadar eziyetli olacağını
nerden bilebilirdik.
Akşam yemeği için gene Yanni’nin işlettiği Papa Nikholais
restorana gidiyoruz. Dün akşam yediğim balığın resmini gösteriyorum. Sargoz
balığıymış. Aklımda bulunsun, bir daha Sargos yemeyeceğim.
Masayı gene donatıyoruz. Ben balık yemiyor, mezeler ile
idare ediyorum. Hava çok güzel, uzo güzel, biz güzeliz. Yanni’nin restoranı
tipik bir aile işletmesi. Yeğenler, kuzenler çalışıyorlar. Bizimkiler Yanni’nin
yeğeni Costa ile de kanka olmuşlar. Costa servis yaparken; Mesta’da festival
olduğunu söylüyor. Kazanisto Uzo Festivali varmış. Yemekten sonra hep birlikte
gidelim diyoruz. Costa’nın işi bitmediği için biz gidiyoruz.
Köy meydanında masalar kurulmuş, bilet alınarak yerler
kapılmış, yeniliyor içiliyor. Biz yemek yiyip geldiğimiz için bir ağacın önünde
duruyoruz. Köy ahalisi gruplar halinde canlı müzik eşliğinde yerel danslarını yapıyorlar.
Hele gruplardan biri,aile grubu, anne baba ve boy boy üç çocuk yerel kıyafetler
ile oynuyorlar. En küçükleri beş yaşında kız çocuğu. En çok alkışı da bu da
küçümen alıyor.
Grupların gösterisinden sonra, tüm ahali ortaya dökülüyor,
bizim “Esmerim Biçim Biçim, Ölürem Esmer İçin” ritminde Yunan halayına
duruyorlar. Halay çekenleri biraz seyrediyor, Sibel ile biz bunu yaparız
diyerek halaya katılıyoruz. Dönüyor da
dönüyoruz. Dönüyor da dönüyoruz.
Bizim roman havasına benzer havaya geçiliyor. Dört tane
yeni yetme kız çocuğu ile kendiliğinden bir grup oluşturuyoruz, kızlar ben ne
yaparsam aynını yapıyorlar. Bütün oynayanlar bizi seyretmeye bize tempo tutmaya başlıyorlar. Oyunun sonunda
kızlar ile tanışıyoruz. Zoi, Angela, Sophia, Maria….
Gecenin sonunda Mesta’nın sokaklarını dolaşıyoruz. Mesta,
kale köylerine örnek, labirent gibi sokakları ile büyüleyici atmosfere sahip.
Biraz bizim Mardin’in abbaralarına benziyor ama burada ki sokakların çoğunun
üstü de kapalı.
Canımız dondurma çekiyor, dön dolaş Mesta’da bir tane
dondurmacı yok. Özlem ile Taner gündüz gezerken bir tane seyyar dondurmacı
varmış, gecenin bir vakti olmuş seyyar dondurmacı mı kalır?
Biz gene Yanni’nin yerine gidip dondurmayı da orada
yiyoruz. Dün gece Theo bizim için onca zahmete girdi, bu gece de orada kalalım,
ne olacak ki dört kişilik düzene alıştık nasıl olsa
12
Ağusto 2023 Cumartesi
Sabahleyin odayı boşalttıktan sonra Yanni’nin yerine
kahvaltıya gidiyoruz. Biz dön dolaş Yanni’nin yerine gidiyoruz zaten. Kahvaltıda
akşamı konuşuyoruz. Yanni’nin otelde kalırsak yarın sabah feribota yetişmek
için çok erken kalkmak gerekiyor. Sakız merkezde otelde kalabiliriz. Bir diğer
seçenek de zaten geç vakte kadar oturuyoruz, üç, dört saat için otele gitmeye
değmez arabada kalabiliriz diyoruz. Her durumda Mesta’dan ayrılmaya karar
veriyoruz.
İlk önce Lithi plajına gidiyoruz. Tesis var ama öyle
kalabalık ki, ne denizde yüzecek ne de deniz kenarında doğru dürüst oturacak
yer kalmış. Fazla oyalanmadan Lithi’den ayrılıyoruz. Daha önceden en güzel
plajlardan biri diye duyduğum Elintas Koyuna gidiyoruz. Yolu çok kötü. Zor bela
kıyıya varıyoruz ki, ne tesis var, ne şemsiye var, ölüyorum desen bir bardak su
yok. Herkes şemsiyesini, şezlongunu getirmiş, tuvaleti ne yapıyorlar bilemem.
Deniz çok güzel ama, bir önceki koydan daha bakir bir yerde denize girmeyi
canımız istemiyor.
Sibel, her yurt dışında
Lidl alış veriş merkezinden bir şeyler almak ister. Sakız’a gidip önce o
işi halledelim, sonrada adanın güney doğusundaki koylara bakalım diyoruz.
Alış verişten sonra Aya Fotini koyuna gidiyoruz. Tesis
istemediğin kadar, plajlarda ki şezlonglara şezlong demek ayıp olur, bazıları
üç kişilik. Duş var tuvalet var. Görevliler pervane. Öyle şezlong, şemsiye
parası da yok.
Gözümüze kestirdiğimiz Skimos restoranın önündeki yataklara
yayılıyoruz. Denize girip çıkıyoruz. Bira bile içiyoruz. Biz bu akşam plaj da
bile yatabiliriz. Gece de meteor yağmuru olacak diyorlar, belli mi olur yağmuru
bile yakalarız.
Denizden sonra eşyaları plajda bırakıp, Splash kafede tavla
oynamaya gidiyoruz. Yunancada tavlaya, tavli diyorlar. Türkçe kelimenin sonuna
i eki getirdin mi çoğu kelimeyi yakalıyorsun. Caciki, musakki vs.
Tekrar Skimos’a dönüp akşam yemeği yiyoruz. Bu gece uzo ve
balık yok. Ahtapotlu makarna, biftek türü şeyler yiyoruz.
Görevlilere biz bu gece plajda kalacağız. Evsizler ya da
mülteciler gibi plajda sabahlayacağız diyoruz. Bütün plaj sizin, gece meteor
yağmuru olacakmış zaten diyorlar.
Yemekten sonra canlı müzik dinliyoruz. Gecenin ilerleyen
vaktinde plaja inip, altımıza çarşaf niyetine bir havlu serip, üstümüze de pike yerine bir havlu çekerek uyku
moduna geçiyoruz. Biz Sibel ile üç kişilik şezlongda, Özlem ile Taner iki
günlük birliktelikten sonra biri bir tarafta biri diğer tarafta tek kişilik
şezlonglara yatıyorlar.
Yememiz içmemiz on numara, yatmamız ise üniversite bebeleri
gibi hostel kılıklı yerde ya da plajda. Dalgaların sesiyle serin serin uyumak
tatlı geliyor. Alerji ilacını da içince hemen uykuya dalıyorum. Sabahın
dördünde uyanıyorum. Bakıyorum Sibel’de uyanmış. Skimos kafe, biz plajda
kalacağız diye ışıkları açık bırakmış. Adamların inceliğine bak. Özlem ile
Taner arabaya gitmişler.
Uykumuzu almışız, gökyüzünü seyrediyoruz. Venüs gezegeni.
Küçük ayı takım yıldızı, şu geçen uçak
derken, Sibel “Aaa yıldız kaydı” diyor. Aaa bir daha kaydı derken, ben kayan
yıldızları beşten sonra, Sibel ondan sonra saymayı bırakıyor. Kimisi kuyruklu
yıldız gibi ardından uzun iz bırakıyor, hatta ateş rengine bile bürünüyor. Grup
halinde kayarak yok olanlar ayrı güzel. Gün ağarana kadar yıldızlarla haşır
neşir oluyoruz. İlk kayan yıldızda ki heyecan kalmıyor artık. Yıldız kaymasını
bile kanıksıyabiliyorsun. Sibel, “Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar” diyor, ben
de “Sibelcim hiç yalnız yıldız yok, yıldızlar sosyalleşmiş artık” diyorum.
Gün ağardıktan sonra biz de arabaya biniyoruz. Sakız
merkeze doğru gidiyoruz. Feribot saatine kadar Viento Kafe’de çay kahve
içiyoruz. Sabah 8:30 da Sakız’dan ayrılıyoruz. Çeşme’ye vardığımızda hepimiz
acıkmışız. Çeşme Dalyan’da deniz kenarında sabah kahvaltısı yaptıktan sonra
Taner’i aldığımız yere bırakıp, İzmir’e devam ediyoruz.
Köy meydanında ki festivalde güldük eğlendik, yıldızlar
altında uyuduk, hastaneye bile gittik. Taner, yurt dışında bir casinoda, yani
bildiğimiz kumarhanede şef olarak çalışıyormuş. Onun hikayelerini kah gülerek,
kah hayret ederek dinledik. Eşi ile görüntülü konuşurak tanıştık. Bir
yolculuğun daha sonuna geldik. Ne diyeyim, içimize sinsin.
Feryal Bekdik
13 Ağustos 2023
İZMİR
Yine güzel bir yolculuk yaptım sizlerle.
YanıtlaSilSağlık Ocaksız, iyiliklerle, güzelliklerle, gönlünüze göre nicelerine diyelim...
YanıtlaSilFeryal, kalemine sağlık. Sakız maceramızı süper yazmışsın. Birdahaki seyahatlerde görüşmek üzere. Dalyandan selamlar. Yiamas 🍻👍
YanıtlaSilFeryalciğim yüreğine kalemine sağlık..İnşallah bir gün birlikte de bir yerlere gideriz..🥰😘🙏
YanıtlaSilBen de gitmiş gibi oldum. İçinize sinsin harikasın...
YanıtlaSilGeziyi ve yaşananları çok güzel aktarmışsın. Tekrar Sakızda yada başka bir gezide görüşmek üzere. Kalemine sağlık Feryal👍
YanıtlaSil