Ceylanpınar'ın Ceylanları
Ceylanpınar’ın Ceylanları….
İnsanın kimliğinde yazılan bilgilerin çoğu; adınız,
soyadınız, doğum tarihiniz, hatta anne ve baba adınız bile mahkeme kararıyla
değiştirilebilir. Amma doğum yeriniz değişmez. O ad ölünceye kadar sizinle
birliktedir. Belki de coğrafya kaderdir deyiminin tescillenmesidir.
Babamın hakimlik stajı bittiğinde, babam nişanlısı olan
anneme kura çektirmiş, torbadan Viranşehir adı çıkınca, çiçeği burnunda hakim
babam ile annem evlenerek Viranşehir’e gelmişler. Viranşehir o zamanlar iki bin
nüfuslu bir kasaba. Mahrumiyet bölgesi. Serde gençlik var, vatan aşkı var, var
oğlu var. Viranşehir’de görevliyken annem bana hamile kalmış.
Viranşehir o zamanlar demiştim ya mahrumiyet bölgesi,
ağalık düzeni hakim, halkın tek geçim kaynağı Suriye sınırında yapılan
kaçakçılık. Fakirlik diz boyu, temiz su kaynakları kısıtlı. Annem “Hamileyken
dizanteri oldum” diye anlatırdı. Ben de annemde bu badireyi birlikte
atlatmışız.
Viranşehir’de gidip gidebilecekleri tek yer Ceylanpınar.
Devlet Üretme Çiftliğinde ceylanlar koruma altında. Ahali oraya gidip hem
ceylanları seyrediyor, hem de piknik yapıyor. Annem de hamile ya. Her hamile
kadın gibi şaman inançlarına o da sarılıyor. Ceylanların gözleri çok güzel,
bebeğinin gözleri ceylana benzesin diye gözünü ayırmadan ceylanlara bakıyor.
Bizle birlikte Viranşehir’e gelen halalarım da anneme “Gözleri güzel ama bacaklar çırpı gibi, fazla
bakma bacakları çırpı gibi olur” diye söyleniyorlar.
Annem doğumu Viranşehir’de yapmayı hiç düşünmüyor.
Ankara’ya annesinin yanına gidecek, Ankara’nın doktoru, ebesi her neyi varsa
onun gözetiminde annesinin güvenli kollarında ilk bebeğini Ankara’da kollarına
alacak ve ben de haliyle Ankara’lı olacağım.
Evdeki hesap ne zaman çarşıya uymuş ki annem bavulları
hazırlarken suyu geliyor ve ben yedi aylık olarak, Viranşehir’de dünyaya
gözlerimi açıyorum. Gelişimini tamamlamamış her çocuk gibi, çirkin, kara sarı,
yüzüne bakmaya, ele almaya korkacağın bir çocuk olarak dünyaya merhaba diyorum.
Halalarım anlatıyorlar.” Doğum için gelen ebe Arap, ebeye
yardıma ve tercümanlığa gelen komşu Arapça bilen Kürt. İyi kötü Türkçe konuşan
ev sahibi de diğer tercüman. Ebe Arapça bir şeyler söylüyor, komşu kadın
Arapçadan Kürtçeye, ev sahibi de Kürtçeden Türkçeye çevirerek doğuma yardım ediyorlar.
Ben böyle çok dilli, bol gürültülü bir ortamda dünyaya geldiğimde hiç ses
çıkarmıyorum. Ben ses çıkarmayınca, oralarda yaygın tavır, biri gider biri
gelir diye alıp beni bir kenara koyuyorlar. Annem sesi neden çıkmıyor diye
bağırıyor, o esnada ebe kadın yüzümü leğendeki suya tutuyor, beni sudan
çıkarınca ağlamaya başlıyorum.
Kasabada doğumum duyuluyor. Erkek çocuk beklentisinin
yüksek olduğu bir coğrafyada kız çocuğunun erken doğması ve yaşama şansının
olmaması kimseyi üzmüyor. Ama annem inatçı, beni yaşatmaya kararlı.
Oğlan olsaydım, babama bakmalara kıyamayacağınız at hazırlamışlar,
onu hediye edeceklermiş, kız olunca ceylan yavrusu hediye getirmişler. Ben
yaşama savaşı verirken bir ceylan kardeşim olmuş. Yanıma koymuşlar. Annem,
“İkinizin gözleri aynıydı” diyor. Ya bacaklarımız diyorum. O zamanlar her yerin
çöp gibiydi diyor. Ceylana evde bakamayacakları aşikar, babamda ceylanı
kucaklayıp Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğine
veriyor. Kayıtlara benim adımla geçiyor. Benim haberim yok ama benimle
aynı adlı ceylan kardeşim var.
Annem bu ortamda beni büyütemeyeceğine karar verip,
Ankara’ya gitmek istiyor. Yirmi günlük bebekle Diyarbakır’dan uçağa binip
Ankara’ya geliyor. O zamanlar uçak çok büyük ayrıcalık. Babacığımın bir maaşına
mal olmuşumdur.
Ankara’ya geldikten sonra, annem tanıdıkları çocuk
doktoruna abone oluyor. Elinde sepet her hafta doktora gidiyor. Annem bir kilo
yedi yüz gram doğmuş bebeği, doktorun dediklerini harfiyen yerine getirerek iki
ayda normal kiloya ulaştırıyor. Doktor beni gördüğünde “kekom” dermiş. Keko
erkeklere söylenen bir deyim. Doktorum güneydoğuda doğmuş minicik kıza kekoluğu
yakıştırıyor. Ankaralı işte.
Anneannem “O kadar
çirkindin ki, ben bile yüzüne bakamazdım. Bir tek gözlerin güzeldi. Annen
doktora gidip geldikçe ne uğraşıyor ki bu çirkin şeyle ölürse ölsün diye düşündüğüm oldu” diye
anlatıyor. Anneannem hiç lafını esirgemezdi. Toruna denecek laf mı bu? Hatta
bir keresinde komşu gelmiş, bebek tebrikine. Kadın yüzüme bakmış, yüzünü
ekşitmiş. Anneme dönerek “ Hakim ile evlendim diye pek bir kostaklandıydın,
doğura doğura bunumu doğurdun demiş”. Komşuya gel… Kavgada söylenmez bu laf.
Ben bu hikayeleri duya duya büyüdüm. O komşuyu hiç sevmedim. Ben hatırlamıyorum
ama o komşuya bir gün durup dururken “Senin oğlun çok çirkin ben onunla
evlenmeyeceğim” demişim.
Viranşehir’den ben iki yaşındayken ayrılmışız. Yıllar
geçti, gözlerim hep kocaman kaldı, bacaklarım ise çırpı. Çok hastalıklı bir
çocuktum. Doğru düzgün sokağa çıkamadım, sokakta koşamadım oynayamadım. Evde
can sıkıntısından okumaya yazmayı erken öğrendim, bütün kağıt oyunlarını
oynuyordum. İlkokula başladığımda herkes okumayı yazmayı öğrenirken ben koşmayı
oynamayı öğrendim.
İlkokulun ilk günlerinde öğretmen kaç kardeş olduğumuzu
sordu. Herkesin, dört beş kardeşi vardı. Yedi sekiz olanlar bile vardı. Benim
ise hiç yoktu. Sıra bana gelince “Benim de bir kardeşim var, o Ceylanpınar’da
kalmış dedim.” Öyle ya benimle yaşıt, benimle aynı adlı bir kardeşim yokmuydu?
“Ben erken doğdum, bakımım zor diye onu Ceylanpınar’da çiftliğe vermişler”
dedim. Öğretmen sesini çıkarmadı, bir başka çocuğa geçti.
Öğretmen, kasabada memurların gittiği lokalde durumu babama
anlatmış. Babam çok üzülmüş. Evde anneme anlatırken bende sofradaydım.
Kızmadılar, ama hayal gücümün yüksek olduğunu düşündüler. Babamın bakışından bunu anladım. Bir sonraki
yılda da kardeşim oldu.
Gazetede yazıyor, Ceylanpınar’da ceylanları kesip yemişler. Benim
kardeşlerimi, o güzel gözlerine baka baka kesmişler. Yamyamlar sardı dört
yanımızı, yetiş ya medet, yetiş ya medet.
Feryal Bekdik
21 Nisan 2022 ANKARA
Çok etkileyici.
YanıtlaSilNet ifadeler, sıkmayan akıcı anlatım, biraz kısa ama güzel bir doğum ve Anadolu memur ailesi öyküsü..Beğendim
YanıtlaSilCeylan gözlüm ne güzel yazıyorsun soluklandigim bir aralık yüzümü aydinlatiyorsun sevgiler
YanıtlaSilHastalıklı büyüyen çocuklar.Aynı dertler.
YanıtlaSilFeryal'cim ne kadar güzel anlatımın.Su gibi aktı ,bitsin istemedim hiç.
YanıtlaSil