MÜZEDE BÜYÜLÜ ZAMANLAR
ANADOLU
MEDENİYETLERİ MÜZESİNDE BÜYÜLÜ ZAMANLAR
Arkeolog arkadaşım Belma, telefon
etti. “Anadolu Medeniyetleri Müzesinde konser var, gelir misin?” diye. Kendisi
aynı zamanda müze de görevli, hem müzeyi gezeceğim, hem de uzmanıyla birlikte gezeceğim, bir de üzerine müze de konser
dinleyeceğim. Buna ben hayır
diyebilir miyim? Çok heyecanlandım, “Tabii ki gelirim” dedim.
Müzeyi daha önce birkaç kez gezmiştim. Gezdikten sonra anladım ki Belma
ile gezmek bir ayrıcalık, onunla gezince daha önceki gezdiklerimi gezmemiş saydım.
Konserin şefi
ve anlatıcısı Murat Gedikli, soprano
Sema Özer, Reyhan Görbil, Gül Seçkin ve tenor Haser Tek solist, Ongun
Kula’da piyanist olarak yerlerini alıyorlar. Sevilen ve dinleyicilerin hoşuna
gidecek parçaları seçmişler. Ortam muhteşem, Anadolu Medeniyetleri Müzesi gibi
yalnız Ankara’nın değil, Türkiye’nin yüz akı bir müzede konser dinlemenin adı
bence “Büyülü Zamanlar”.
Konserde
Plaisir d’Amour’da var, Azeri türküleri de var. Giresun’un Gelevara Deresi’de
var, Evita müzikalinden Evita’nın şarkısı “Don’t cry for me Argentina’” da var.
Her bir şarkının hikayesi anlatılarak konser sürüyor. Finali de koro halinde Meksika’nın
Mariachi şarkısı “Cielito Lindo” ile yapıyorlar.
Devlet Opera ve
Balesinin kalitesi ile Anadolu Medeniyetleri Müzesinin kalitesi birleşince
böyle bir büyülü zamandan gelip geçiyorsun. Tavandan sarkıtılan bayrağımız ve
Atatürk resmi ise daha da bir anlam kazanıyor.
Atölyenin
ortasında da heykellerin kopyasını yapmışlar, görme engelliler dokunarak
heykelleri hissetsinler diye. Heykellerin altına da Braille Alfabesi ile
açıklama koymuşlar. Kitaplık köşesi bile var. O kadar etkilendim ki gözlerim
yaşardı. Düşünenlerin, yapanların ellerine yüreğine sağlık.
Belma, “Bizi düşündüren o büyük ruh” diyor. Kurtuluş Savaşının en civcivli günlerinde 1921 yılında bir yandan savaşılırken bir yandan da Atatürk bu müzeyi kurdurmuş. Kurşunlu Han ile Mahmut Paşa Bedesten’inin birleştirilmesi ile Ankara Kalesi’nin eteklerinde müze kurulduğunda, gerek yeri, gerek zamanı nedeniyle epey eleştirilmiş. Bugün gelinen noktaya baktığımızda, onun ileri görüşüne bir kez daha hayran oluyoruz.
Müze’nin geri
kalanını gezmeye devam ediyoruz. Severek
alıp, takmaya fırsat bulamadığım Hitit güneşi motifli küpelerimi bugüne özel
takmıştım. Meğer hepimizin Hitit güneşi olarak bildiğimiz güneş kursu, aslında HATTİ
kursuymuş. Hattiler, teee milattan önce 2.500 yılında, Anadolu’da Hatti
Prensliği olarak hüküm sürmüşler. Hititler, Hattiler’den neredeyse bin yıl
sonra Anadolu’ya gelerek Hatti beyliklerini ele geçirmiş ve Hitit Krallığını
kurmuşlar. Krallığın baş şehri de Hattuşaş’mış.
Belma her bir
eserin hikayesini, nerede bulunduğunu anlatırken kendinden geçiyor, çocuğu gibi
her bir eseri ayrı ayrı seviyor, onlarla konuşuyor. Mesleğine bu denli gönül
veren birinin müzede görevli olması büyük şans. Tanıştığım diğer müze
görevlileri de en az Belma kadar müzeye gönülden bağlılar. Müzemiz 1997 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde 68 Müze arasında
birinci seçilerek "Avrupa'da Yılın Müzesi" unvanını
elde etmiş.
Bunun üzerine, Nazan Hanım, arkadaşı olan Çiğdem
Simavi’yi devreye sokar. Çiğdem hanım bakanlığın ayırdığı bütçenin üzerindeki
miktarı cebinden öder ve tablet alıcı firma ile anlaşma sağlanarak 41.000
sterline geri alınır. Eser Türkiye’ye getirilerek Anadolu Medeniyetleri
Müzesine teslim edilir. Getirilen parça, müzedeki parçanın üzerine bire bir
oturur. Tablet, II. Ramses’in karısı Naptera’nın Hitit Kraliçesi Puduhepa’ya
yazdığı bir mektuptur. Yani iki kraliçenin arasında ki bir yazışmaya aittir.
İnsanın aklına ilk olarak eserin çalıntı olduğu ayan beyan ortadayken neden mahkemeye başvurulmadı da para ödenerek geriye alındı sorusu gelebilir. Eserin farkına müzayedeye çıkıldıktan sonra varılmış. Mahkeme açmak daha masraflı ve sıkıntılı bir süreç. Bilimsel açıdan çok önemli bir parça olduğu için, bir defaya mahsus böyle bir ödeme yapılmış ve eser ülkemize geri getirilmiş.
Merdivenlerin başında 1952 Ankara’sını gösteren tablonun önünde duruyorum. Müzenin olduğu yer tabak gibi görünüyor.
Akşam oluyor, neredeyse müze kapanacak, Belma ile birlikte müzeden çıkıyor, arabaya doğru giderken, dönüp müzeye tekrar bakıyorum. Bugüne kadar yüzümüzü ağartan müzenin, bundan sonra da sonsuza kadar ağartmasını diliyorum.
Feryal Bekdik
22.02.2022
ANKARA
Anadolu Medeniyetleri Müzesi dünyanın en önemli müzelerinden biri.1997 de Avrupa'da Yılın Müzesi seçilmesinin nedeni bu. Ben bir kaç kere gittim. Müzenin programlarından haberim yoktu. Ankara'ya her yolu düşenin ve Ankara oturanların vakitlerini vermesi gereken bir yer.
YanıtlaSil